” Futbol asla sadece futbol değildir, o öyle bir işlevi olabilecek güçtür ki , ancak o gücü anlayabilecek duyarlı, olgun yandaşlar ve sporcularla doğru ve etkin olabilecek, bu özelliklerini toplumsal fayda unsuru olarak da kullanabilecektir.Futbol da ” Savaşa Hayır” demelidir, diyebilmelidir ve dediğinin arkasında durmalıdır.Mücadelesini sahada bırakırken , ebedi dostluğunu barışın uğrunda saha dışına taşıyabilmelidir.Hemde onu bu yolda baltalamaya çalışan birçok düşmana rağmen.Futbol bir güzelliktir.Güzellikleri çirkin kılmak için gösterilen çabaların bir parçası olmayan futbol sever sayısının ve etkinliğinin artması dileğiyle bu yazımı statlardan ” Savaşa Hayır” diye haykırmış tüm sporseverlere ithaf ediyorum."

Simon Kuper

25 Ekim 2010 Pazartesi

Fenerbahçe:0-0:Galatasaray

Fenerbahçe'nin 10 yıllık ezici üstünlüğünün yanı sıra Galatasaray'ın içinde bulunduğu kaos ortamı ve Fenerbahçe'nin son haftalardaki performansı , Fenerlisinden Galatasaraylısına , Beşiktaşlısından Trabzonlusuna herkesi tek bir görüşte birleştirmişti : "Fark gelecek fark!".Üstüne üstlük aynı gün içinde Hollanda derbisinde PSV Feyonoord'u tam 10-0 yenmişti ve herkes -tabi ki bu kadar fazla olmasa da- benzer bir sonuç bekliyordu.

Tabii benim gibi düşünenlerde vardı , sürpriz olacağını düşünenler.Bundan önceki derbiler aklıma gelmişti ; her sezon Galatasaray Kadıköy'e "bu sefer kazancağız" , "bu kadroyla da yenemezsek bir daha yenemeyiz" söylemleriyle geliyorlardı ve F.Bahçe iyi konsantre olup Galatasaray'ı eli boş gönderiyordu.Ama bu sefer olay tam tersiydi ve bu sefer sürprizi yapanın Galatasaray olacağını tahmin etmiştim.

Maça gelecek olursak ;

Hagi'nin sitemi belliydi , kalabalık , mücadele gücü yüksek , sert orta saha , ayağa pas yapan 2 kanat oyuncusu ve hızlı bir forvet.2 hücum varyasyonu vardı ; uzaktan şut , ya da Pino'nun savunma arkası koşuları(nitekim 4. dakikada başarılıda oldu).

Aykut Kocaman ise sistemini bozmadı.Ortada mücadeleci ve teknik 2 orta saha , kanatlarda hızlı oyuncular.Daha önce gördüğümüz Fenerbahçe'nin aynısı...

Maçın ilk yarısı tamamen Galatasaray'ın istediği gibiydi.Fenerbahçeli oyuncular hala tarihi fark havasındaydı ve karşılarındaki takımın Galatasaray olduğunun farkında değillerdi.Galatasaray top dolaştırıyor zamana oynuyor uzaktan şutlarla etkili oluyordu.

İkinci yarıda ise Fenerbahçe rakibinin kim olduğunu anladı ve daha temkinli oynamaya başladı.Oyun dengelendi , hatta Fenerbahçe Stoch,Niang,Semih ve Alex'le önemli pozisyonlarda buldu , ama olmadı.Galatasaray'ın ise yine Pino ile ve Emre Çolakla kaçırdığı pozisyonlar vardı.

Peki Fenerbahçe niye bu kadar kötü oynadı -özellikle ilk yarıda-?

Nedeni Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'den Barcelona yaratmak istemesi.Ben sistemime bakarım , rakip düşünsün demesi.Bunu Anadolu takımlarına karşı yaparsın , hatta Bursaspor,Kayserispor gibi "iyi" takımlara da karşı yaparsın ama , Beşiktaş'a , Galatasaray'a karşı yaparsan cezayı da keserler.Alex-Cristian değişikliği olsaydı kadroda belkide şu anda serinin devamını ve Galatsaray'ın devam eden kötü gidişatını konuşuyor olacaktık.Buradaki olay Alex'in kötü ya da Cristian'ın iyi olması(göz var nizam var sonuçta) olayı değil.Burada ki amaç ofansif bir oyuncunun yerine defansif bir oyuncunun gelmesi.Cristian önemli değil isterse Serkan Kırıntılı oynasaydı orta sahada , ama biri oynasaydı , biri Emre ve Mehmet'in yanında rakibe pres yapsaydı da bu iki oyuncu sürekli topa mı baskı uygulayayım , arkadaki adamı mı kovalayayım ikileminde kalmasaydı...

Ve 2 kişi hakkında daha yorumda bulunacağım ;

Bülent Yıldırım: Öncelikle şunu belirtmek istiyorum.Futbolda sertlik vardır , istediğiniz kadar sert oynayabilirsiniz , isterseniz ilk dakikada 3 kilit oyuncuyu hastahanelik edebilirsiniz , kimsenin buna itiraz hakkı yoktur , ama cezalandırılmalı.Dün Lucas Neill'in rahat 2 kırmızı kartı vardı , zaman geçirme hareketlerine hiç tenezzül bile etmedi , ve her faulden sonra oyuncuların yanına gelip sakin ol işareti yaptıkça (Şekil 1.a) benim sinir katsayım biraz daha arttı.Aynı şekilde Emre Belözoğlu'da her derbide olduğu gibi sinirlerine hakim olamayarak ilk yarıda yaptığı faullerle kırmızı kart görmeliydi.

Bu maçtaki tarafların ortak sinirlenme sebebiydi bir de bütün futbolseverlerin sinirlendiği başka bir konu var :

Lig TV : Genel Yayın Yönetmeni mi kameran mı kimse artık bu maç içi yayınıyla ilgilenen kesinlikle uyarılmalı.Çünkü maçın 5 te 1 inde protokolden insanları , Lig TV 8x zoom kalitesi olan kameraların muhteşem(!) tekrarlarını , yeni oyuncakları spidercam lerden gelen yine muhteşem(!) çekimleri izliyoruz.Bazen öyle abartıyorlar ki spiker heyecanla maçı anlatırken "Ne oluyor acaba?" diyoruz içimizden.Çünkü o anda futbolcuları ve tekrar görüntüleri izliyor oluyoruz.Biri gerçekten buna da dur demeli...

0 yorum:

Yorum Gönder