” Futbol asla sadece futbol değildir, o öyle bir işlevi olabilecek güçtür ki , ancak o gücü anlayabilecek duyarlı, olgun yandaşlar ve sporcularla doğru ve etkin olabilecek, bu özelliklerini toplumsal fayda unsuru olarak da kullanabilecektir.Futbol da ” Savaşa Hayır” demelidir, diyebilmelidir ve dediğinin arkasında durmalıdır.Mücadelesini sahada bırakırken , ebedi dostluğunu barışın uğrunda saha dışına taşıyabilmelidir.Hemde onu bu yolda baltalamaya çalışan birçok düşmana rağmen.Futbol bir güzelliktir.Güzellikleri çirkin kılmak için gösterilen çabaların bir parçası olmayan futbol sever sayısının ve etkinliğinin artması dileğiyle bu yazımı statlardan ” Savaşa Hayır” diye haykırmış tüm sporseverlere ithaf ediyorum."

Simon Kuper

17 Nisan 2011 Pazar

El Classico vol 1.0

5-0'lık maçtan sonra bol gollü bir maç izleyemedik maalesef.Mourinho'nun geçen sene Şampiyonlar Ligi'nde Barça deplasmanında Inter ile yaptığı savunma anlayışının bir benzerini dün sahaya dökmüştü.Pepe'yi dörtlü savunmanın önünde oynatması Mourinho'nun 5-0'lık hezimetten bir kerede daha böyle skora izin vermeyeceğinin açıkça göstergesiydi.Barça ise her zamanki oyun planı ile oynadı.Puyol'un çıkması ile sistemde bir değişiklik olmadı ama sistemde bir aksamanın olduğu 10 kişi iken bile Barça'nın akın yapması gerekirken Madrid''in tehlike yaratmasında bu zorunlu değişiklik önemli bir paya sahipti.

Dün sahada iyi bir oyun yoktu.Bunda Pepe'nin varlığı,Pedro'nun beklenelilenin daha altında oynaması büyük bir paya sahipti.Ama şunu gözarda etmiyelim.Bakın dakika 27 idi ve pas istatistiklerini gösterdi yayıncı kuruluş.Barça 144-126 Madrid 38-26.(sayılar yanlış olabilir emin değilim buna yakındı hatırladığım kadarı ile)Şu istatistik bile maçın nasıl olduğunun nasıl geliştiğinin bir göstergesi.Madrid Barça karşısında anadolu takımı gibi kendimizden örnek verecek olursak.Bu maç birde Madrid'in sahasında.Hani bir baskı olur el ayağa dolaşır diyoruz o da yok.Bir tek eli ayağına dolaşan sahada Barça'da Pedro,Madrid'de Di maria idi.

Madrid cephesine gelirsek Mourinho'yu hareketleri ve davranışları yüzünden sevmem ama taktiksel dehasına diyecek hiçbir şeyim yok bunu dünde gördük.Yaptığı hamle ile bir puanı kazandırdı takıma ve bunu 10 kişi ile Barça'ya karşı yapması gerçekten takdire edilecek bir durumdu.

Son olarak Madrid kendi gibi bir takımla oynamıyor.Başka gezegenden gelmiş bir takımla oynuyor.Dünkü maçta Barça iyi değildi ama yapılan o pas alışverişleri, sakinlikleri bile onların Madrid'e göre ne kadar üstün bir takım olduğunu gösteriyor.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Selçuk Mu Eksik Cristian Mı Fazla ?

Fenerbahçe son 12 maçta 11 galibiyet elde etti. Bir çoğunda eleştirildi. Ama hep kazanan taraf oldu. Özellikle son maçlarda net bir şekilde göze çarpıyor ki Selçuk bu takımda en az Emre kadar önemli bir yere sahip. Evet doğru yazdım, Selçuk Şahin.

Ama önemli bir yere sahip olmasında kendi yeteneğinin payı olduğunu söyleyemeyiz. Aksine Cristian'ın yeteneksizliğini açıkça dile getirebiliriz. En son Eskişehir maçında net bir şekilde ortaya çıktı ki Cristian yalnızca yan pas yapan bir orta saha oyuncusu. Okul bahçesinde yapılan maçlarda "Terlerim." düşüncesiyle koşmayan çocuklar gibi, rakip oyuncu orta sahayı geçerken peşinden koşmaktan, nadir de olsa karşısında durduğu oyuncunun attığı pası engellemek adına herhangi bir müdahale yapmaktan aciz bir görüntü içerisinde. Her ne kadar "pres yapan oyuncu" sıfatı taksak da Emre de maç içinde sürekliliği olmayan bir oyuncu olduğu için haliyle Fenerbahçe orta sahası çöküyor. Hatta ve hatta Mehmet Topuz'un son maçlarda hücumdaki düşüşünü de, bu eksiği kapatmak uğruna sıkça göbeğe yardıma gelmesinin bile etkisi olduğunu düşünüyorum.

Aykut Kocaman'ın Cristian'a güvenmediğini Eskişehir maçında kolayca gördük. 2-1 olan skorun da etkisi olduğunu göz ardı etmemek gerekse de, zayıf orta sahayı güçlendirmek adına Mehmet'in ortaya, Niang'ın sağ kanada, Alex'in de ileri uca geçmesini dile getirmeden edemeyeceğim. "Büyük takıma yakışmaz böyle şeyler" diyenler ağır bassa da bence doğru olan ya da daha doğru bir deyişle imkanlar dahilinde yapılabilecek en iyi şey bu.

İmkanlardan bahsettim, eldeki kadronun orta saha adına yeterli olmadığına dem vurdum. Peki şu anda başka seçenek yok mu? Var pek tabi ki ama hiç bir seçenek o çok eleştirilen(ki benim de bu takımda en çok eleştirdiklerimin başında gelir) Selçuk kadar pozitif katkı yapamaz. Bu Selçuk iyi olduğu için değil, kalanlar kötü olduğu için böyle. Gelelim kafamdaki diğer seçeneklere, aslında diğer seçeneğe. Okan Alkan'a bir şans daha verilmeli. Sağ kanat Okan-Gökhan ikilisi, Mehmet Topuz ortada Emre'nin yanında. Okan daha önce verilen şansı gayet iyi kullandı, kim bilir belki formanın yeni sahibi olur..

Bir başka genci daha var Fenerbahçe'nin, Gökay. Henüz yeterli fizik güce sahip olmadığı düşüncesindeyim. Emre'den öğrenecek bu konuda çok şeyi var. Dezavantaj olan vücudunu avantaja çevirebilirse, 2-3 sene içinde geleceğin Emresi olur.

Ve son olarak da, Caner. Haftalardır Özer'den patlama beklenirken, patlama Caner'den geldi. Aykut Kocaman Santos,Selçuk,Mehmet ve Alex'ten sonra Caner'i de kazandı gibi...

Galatasaray-Trabzonspor

Seyircisiz maça böyle bir futbol eklenince iyice çekilmez bir hal aldı Galatasaray-Trabzonspor maçı.Öncelikle olarak şuna değinmeliyiz Trabzon iyi gitmiyor.Selçuk kötü,Colman kötü, Cale yerinde oynayan kardeşler hücumsal anlamda bir verim yok.Ama tek iyi bir şey var o da Burak.Bu sene oynadığı futbol gerçekten takdire şayen.Bu kötü zamanda takımını sırtlması gerçekten kariyer için önemli hele onca kötü anı varken bu kariyerin içinde.

Maç Yekta'nın sakatlanarak çıkmasıyla aslında Trabzon için daha da zor bir hale büründü.Yekta'nın oyundan çıkıp Mustafa Sarp girince Galatasaray'ın kısıtlı hücum gücü daha da kısıtlandı ve daha da defansif oynamaya başladı.Bu durum böyle olunca orta sahanın hemen hemen bütün elemanlarının kötü bir performans sergilemesi Trabzon'un golü geç bulmasını sağladı.Jaja yerlerde olan performası tek bir ara pas ile 3 puan getirdi denilebilir aslında.Galatasaray ise maç içinde çok önemli pozisyonlar buldu Arda'nın net iki kafa topu ve golden hemen önce Pino'nun girdiği pozisyon.Aslında Galatasaray'ın içinde bulunduğu pozisyonu en iyi özetleyen durumdu bu. Önce takım olamamaktan ve vurdumduymazlıktan pozisyonu kaçırma ve bir anlık konstarasyon kaybı( 10 kişi olmasıda önemli etken) ve gol.

Hakemden bahsetince kırmızı karta kadar gerçekten iyi bir maç çıkardı pozisyonları iyi takip etti ve oyun akışını iyi kontrol altında tuttu ama kırmızı kartı çok ağır bir karardı.Sonuçta arkadan koşarak geliyor ve hemen ayağını çekemez ki haliyle ayağına basar.Uzun zamandır böyle mücadele eden, alanları iyi kapatan net akınlar geliştiren ve Pino'nun girmesiyle hücumsal anlamda daha da iyi işler çıkabilecekken (çünkü Ts risk almaya başlamıştı ve kontralar başlıyordu) Galatasaray taraftarı sezon başından beri hatalar yapılsada sahada oynanan kötü futboldan hakeme bir şey söylenmiyordu ama gerçekten dünkü maçta Galatasaray taraftarı hakeme isyan etmiştir.

Trabzon iyi kötü futbolla 3 puanı alıyor ama bu oyun acilen düzelmesi lazım.Çünkü Fenerbahçe'nin tek zor maçı içerde Antep maçı.Oynayacağı diğer rakipler kat be kat kalitelerinin altında.Trabzon şu an için tabi ki 3 puan lazım ama iyi futbol es geçilmemeli çünkü her maç böyle son dakikalarda gol bulamazlar ve stresi kaldıramayabilir.Çünkü arkalarında koskoacaman bir dünya var.Trabzon kenti ve seyircisi!!

Galatasaray ise dünkü futbol açıkcası içimi az da olsa aydınlattı.Mustafa Sarp yerine Yekta,forvette ise bir Baros olsaydı sonuç değişebilirdi.Gelecek hafta Galatasaray için önemli kan kaybeden Manisa ile yapacaklar ordanda kaybedilecek 3 puan Bank Asya kapısını aralayabilir.