” Futbol asla sadece futbol değildir, o öyle bir işlevi olabilecek güçtür ki , ancak o gücü anlayabilecek duyarlı, olgun yandaşlar ve sporcularla doğru ve etkin olabilecek, bu özelliklerini toplumsal fayda unsuru olarak da kullanabilecektir.Futbol da ” Savaşa Hayır” demelidir, diyebilmelidir ve dediğinin arkasında durmalıdır.Mücadelesini sahada bırakırken , ebedi dostluğunu barışın uğrunda saha dışına taşıyabilmelidir.Hemde onu bu yolda baltalamaya çalışan birçok düşmana rağmen.Futbol bir güzelliktir.Güzellikleri çirkin kılmak için gösterilen çabaların bir parçası olmayan futbol sever sayısının ve etkinliğinin artması dileğiyle bu yazımı statlardan ” Savaşa Hayır” diye haykırmış tüm sporseverlere ithaf ediyorum."

Simon Kuper

3 Eylül 2011 Cumartesi

Rezillik vol 2.0!


Daha önce Belçika maçının ardından yine "Rezillik" başlığı altında bir yazı yazmıştım. Kazakistan maçından sonra da aynı başlığı uygun gördüm.

Maçı diğer yazar arkadaşım Dorukcan Duyan ile birlikte stadtan takip ettim. Önemli olanın 3 puan olmadığı bir maçtı bana göre. Bugün kime sorsak 1 tane bile futbolcusunu sayamayacağı bir ülkeden, üstelik bir de kendi sahanızda zar zor, son dakikada gelen şansa bir golle galibiyet alıyorsanız önemli olan şey 3 puan değildir.



İlk 11 seçimi hatalı, kadro seçimi de hatalı. Kazakistan'a karşı merkez forvette Burak Yılmaz ile çıkmanın mantığı yoktur. Burak savunma arkası koşular yapan hızlı forvet, yani açık alan oyuncusu, yani denk güçte ya da senden daha güçlü takımlara karşı yararlı olabilecek bir oyuncu. Gol atmış ya da pozisyona girmiş olabilir ama bu seçim yüzünden yanlış hücumlar yaptık sürekli.

Takımda iyi olan oyuncu yoktu, Gökhan Töre dışında, ona daha sonra da değineceğim. En iyi oynayan 2 oyuncu Selçuk İnan ve Emre idi ama onlar da kendi ortalamalarının altında oynadılar. Selçuk özellikle defansif hamlelerde çok başarısızdı, ancak yaptığı asist klasına yakışan cinstendi. Gördüğü kırmızı kart ise tamamen hırsına yenik düşmesi ve skorla ilgiliydi.


Kazım resmen ruh gibiydi. Hiddink olması gerekenden fazla direndi. Arda bütün maç yoktu, son topu da kötü kullandı ama şansı ona yardım etti. Serdar-Egemen ikilisi pek uyumlu değildi. Sabri ve Mehmet Ekici istekli olan fakat yararlı olamayan oyunculardı. Sol bek seçimi yanlıştı, bu maçta defansif yönü ağır basan Hakan yerine, ofansif gücü yüksek İsmail oynayabilirdi.

Kısacası takımda iyi oynayan yoktu. Hakan-Egemen-Volkan 3'lüsünün evlere şenlik yediği gol gözümüzü açma konusunda iyi oldu. O gol olmasa ve maç 1-0 bitse -ki görünen oydu- herkes "Takımın aklında Avusturya maçı var, saldılar zaten golden sonra." naraları atacaktı.


1-0 gerideyken zaman geçiren bir takıma karşı böyle alınan bir galibiyet, beni kesinlikle mutlu etmedi. Hatta devre arasına girildiğinde Dorukcan'a dönüp "2-0 gibi bir galibiyete bile memnun olmam, bu maçın en az 4-5 olması lazım." demiştim ama dakika 85 olduğunda kendimi gol arayışları heyecanı içinde ancak beraberliğin verdiği sinirle stad dışında buldum.

Gökhan Töre'ye değinmek istiyorum. Ne Arda ne Kazım onun yaptığını yani kendilerinin de yapmaları gerekeni yaptı. İlk 1-2 dakikadaki bocalamadan sonra kalitesini gösterdi. Peki ne yaptı diyeceksiniz? Sık sık çizgiye indi, rakibi yordu, çünkü şunu biliyordu ki, rakip Kazakistan yani kendisinden alt seviyede. Arda ve Kazım ise ne yaptı? Çizgiye inerken karşısına rakip gelince geri döndü, topu eveleyip geveledi, ağır hücum ettiler yani. Rakibe baskı kurmadılar, abluka yoktu ortada, olması gereken bu değildi.


Gökhan Töre, geleceğin yıldızı bana kalırsa, parlamasına da çok az kaldı görüşündeyim. Nuri,Volkan Demirel ve Gökhan Gönül'den sonra büyük Avrupa takımlarını gerçekten hak eden bir Türk benim gözümde.

Umutsuzum özetle, mutsuzum, heyecanlanamıyorum "Acaba 2012 ya da2014'te yer alabilir miyiz?" diye. Emre'nin açıklamaları vardı "4-3-3 oynuyoruz alışık olmadığımız bir sistem." şeklinde, Türkiye Milli Takımı oyuncususunuz siz, kolay değil oralara gelmek, o formayı hak etmekte kolay değil, Kazakistan'a karşı 1-2-7'de çıksanız o maçın 4 olması lazım en az, eğer böyle bir rakibe karşı bile zorlanacak kadar büyük bir dertse sistem, sisteme uygun oyuncu çağırılsın takıma.


Şimdi de stadtan ve yollardan izlenimlerimi aktarmak istiyorum :

- Devre arası Doğu tribününde 1-2 kavga çıktı. Biri baya şiddetliydi, güvenlik görevlisi sandalye fırlattı bir taraftara, yumruklaşmalar yaşandı, milli maçta hoş değil ve gereksizdi.

-TT Arena kesinlikle erken açılmış bir stad. Metro yolu güzel düşünülmüş ama çok eksik var. Giriş ve çıkışlarda izdiham, koşuşturma ve kalabalık hat safhada.

-Çıkışta koşan gruptan birinin yanındakine yorumu : "Abi Kazım'dan çok koştum yemin ediyorum."

-Çıkışta metrobüste Türkiye formalı bir arkadaşıma bayan vatandaşın sorusu : "Türkiye-Galatasaray maçı mıydı?"

-Maç girişi metroda bir anda 8 kişilik bir Kazak gruba sorulan "Destek lazım mı abi?" sorusuna Kazak taraftarın yanıtı : "Yenileceğiz boşver, kardeş ülkeyiz zaten."

-Burak'ın 80'de attığı ve sayılmayan golde stadta bulunan herkes şaşırmıştı. Anonsu bile yapıldı hatta golün. Öyle ki maç sonu erken çıkan bir grup arasında geçen diyalog:

A: Bizim ikinci golü kim attı?
B: Arda Turan.
C: Ne Arda'sı Burak atmadı mı?
B: İlk golü Burak attı.
C: Hayır abi bağırdık ya sonlarda attı.
B: Sayılmadı ki oğlum o gol faul verdi hakem.
C: E maç 1-1'di de biz niye erken çıktık ki o zaman?

- Son olarak gene erken çıkan grup metro beklerken yere oturup bir de şarkı patlatıyorlar :

Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım valla
Yok mu çaresi dostlar, fesupanallah

1 yorum:

dsadsa dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

Yorum Gönder